Valyria Kıyameti

Westeros Türkiye sitesinden
Dosya:ValyriaKıyameti.jpg
Valyria Kıyameti

Valyria Kıyameti, bilinmeyen bir nedenden Valyrian Özgür Halkı'nın sular altında kalmasına neden olan afetin adıdır. Yaklaşık olarak Targaryen Fethi'nden bir asır önce meydana gelmiştir. Atlantis'in düşüşünün bir yorumu, George Martin'e ilham olmuş olabilir. Valyria Kıyameti'ni bir kan ve kargaşa asrı takip etmiştir.

Tanım

Afet Valyria'nın başkenti Valyria'da meydana gelmiştir, şehrin etrafında ki araziyi küçük adalara ayırmış, aralarında Tüten Deniz'i meydana getirmiştir. Bu alan şimdilerde "şeytan gezinen" olarak tanımlanmaktadır. Çoğu insan buraya gitmekten korkmaktadır ve şöyle derler; Şablon:Altıntı

Çok azının Valyria harabelerine gidip, hayatta kaldığı söylenmektedir. En zorlu denizciler bile Kıyamet'ten sonra ki Valyria'ya gitme fikriyle ürpermektedir. Denizin tüttüğü ve kaynadığı, karanın şeytanlar tarafından istila edildiği söylenmektedir. Dalgaların ardında ki, Valyria'nın ateşli dağları gözüne ilişen herhangi bir denizcinin korkunç bir şekilde öleceği söylenir.

Valyria çeliğini yaratma tekniği gibi, Valyria'nın birçok sırrı, Kıyamet ile birlikte kaybolmuştur.

Felaket o kadar dramatikdir ki tüm dünyada sanat ile temsil edilmektedir. Khal Drogo'nun Pentos'ta ki dokuz kuleli konağında ki girişte, cam mozaiklerle Valyria Kıyameti'ni anlatılmaktadır. Müstakbel karısı Daenerys Targaryen bunu girdiği anda fark eder. Şarkılar, Kıyamet için söylenir; Valyria Kıyameti'nde ölen iki aşığın duygusal baladı, Yüksek Valyria dilinde, Kral Joffrey Baratheon'un düğününde söylenmiştir.

Rhoynar’ın yok edilişi ile birlikte Valyria, Dar Deniz’den Köle Körfezi’ne ve Yaz Denizi’nden Titreyen Deniz kıyılarına kadar Essos’un bütün batı bölümünü hakimiyeti altına aldı. Her taraftan getirilen köleler, Cumhuriyet’in çok sevdiği gümüş ve altın cevherlerinin çıkarılması için On Dört Ateş’in altındaki madenlere gönderildi. Bunun yanında belki de Dar Deniz’in batısına geçişe hazırlık olması düşüncesi ile Valyrialılar, Kıyamet’ten iki yüzyıl kadar önce Ejderha Kayası olarak bilinen adaya yerleşip, kale kurdular. Hiçbir kral Valyria’nın bu hareketine karşı çıkmadı. Dar Deniz’in kıyısında olan lordlar bu yerleşmeye direnir gibi olsalar da Valyria’nın gücü muazzamdı. Gizem dolu sanatlarını kullanarak, Valyrialılar Ejderkayası’nın surlarını yükselttiler. Ejderha Kayası’nın inşaasından iki yüzyıl sonra ki, yıllar geçtikçe Yedi Krallık Valyria çeliğine daha da fazla gıpta etmiş ve kıtaya süratli bir şekilde sızmış olsa da, bu metalden yapılma kılıçları arzulayan lordların veya kralların birçoğu Valyria çeliğine el sürememişlerdir. Bunun yanında o dönemde Karasu Koyu’nun üzerine gezen ejderlordlarına pek rastlanılmasa da, zaman geçtikçe ejderhaların Westeros üzerinde görülmesi daha sıklıkla cereyan etmiştir. Valyria ise batı sınırının güvende olduğunu düşünmüş, ejderlordları da memleketlerinde entrikalarına ve ayak oyunlarına devam etmişlerdir. Ancak sonunda hiç kimsenin beklemediği bir anda(Aenar Targaryen ve bakire kızı Kahin Daenys’i saymaz isek) Kıyamet, Valyria’yı vurdu.

Kıyamet Günü

Tyrion Lannister, Selaesori Qhoran gemisinde iken, Moqorro, geminin kaptanına Köle Körfezi'ne en kısa rotada gitmesini emretmiştir. Bu nedenle gemi Valyria'nın lanetli kıyılarına yaklaşmıştır.

Tyrion, her seksen kilometrede ki tüm tepelerin parça parça olduğunu ve havayı duman ve kül ve ateşin doldurduğunu, hatta alevlerin o kadar sıcak ve aç olduğunu ki gökyüzünde ki ejderhaların bile kederlendiğini ve bunaldığını, okuduğunu hatırlamıştır. Toprakta sarayları, tapınakları, tüm kasabaları yutan büyük yarıklar oluşmuştu. Göller kaynamış veya aside dönmüştü, dağlar patlamış, ateşli dağlar üç yüz beş metre yukarılara erimiş kayalar kusmuş, kırmızı bulutlar ejderhacamı ve şeytanların siyah kanını yağmış, ve kuzeyde ki toprak kırılmış ve çökmüş ve devrilmiş ve kızgın deniz dalgalanmıştı.

Tüm dünyanın en gururlu şehri bir anda gitti, bu efsanevi imparatorluk bir günde tarihe karıştı, Uzun Yaz Toprakları yakıldı ve boğuldu ve yıkıldı.

Tyrion kendi kendine şöyle düşünmüştür;

Ateş ve kan üzerine kurulmuş bir imparatorluk. Valyrialılar ne ektilerse onu biçtiler.

Demir Zafer'de iken, Sedir Adası'nın yakınlarında, Victarion Greyjoy, Kıyamet'in Valyria'ya geldiği günü bildiğini hatırlar. Doksan metre yüksekliğinde ki su duvarı Velos'un üzerine düşmüş, yüz binlerce erkeği, kadını, ve çocuğu boğmuş, o sırada denizde olan bir balıkçı ve altında ki tepelerin ve vadilerin kızgın denize dönüşmesini görmüş, adanın en yüksek tepesinde ki muazzam taş kuleye gönderilen becerikli bir Veloslu mızrakçıdan başka kimseyi hikayeyi anlatması için bırakmamıştı.

Sedirleri ve pembe mermerleriyle, Güzel Velos, bir kalp atışı sırasında tarihe karıştı. Adanın kuzeyinde ki, antik kalın duvarları ve basamaklı piramitleriyle, köle limanı Ghozai de aynı kaderi paylaştı. Günümüzde bile hiç kimse Kıyamet’e neyin sebep olduğunu bilmemektedir. Çoğunluk bu durumu, On Dört Ateş’in hep birlikte patlaması sonucu oluşmuş doğal bir afet olarak değerlendirmektedir. Bazı rahipler ki fazla alim olmayanlar olarak değerlendirilebilirler, binlerce ayrı tanrıya inanmaları ve imparatorluk içinde tanrısızlığın aşırılaşmasının, Yedi Cehennemin alevlerini yükselttiğini ve felaketin de Cumhuriyet içindeki bu inançsızlık hastalığı yüzünden gerçekleştiğini ileri sürerler. Rahip Barth’ın yazılarından etkilenen birtakım üstatlar ise, Valyrialıların binlerce yıldır On Dört Ateş’i bazı büyüler ile kontrol altında tuttuklarını ancak, Cumhuriyet’in büyümesi ile birlikte artan köle ve ganimet açlığının, bu büyüler üzerinde de kendini gösterdiğini ve büyülerin gücünü arttırmak için çalışmalarına rağmen en sonunda bu büyülerin çözülmesi ile felaket kaçınılmaz hale geldiğini söylemektedirler. Bunlar dışında bazıları Muhteşem Garin’in lanetinin meyvesini verdiğine inanırken, bazıları ise R’hllor rahiplerinin garip bir ritüel ile tanrılarının ateş yağdırdığına inanır. Kimileri ise, Valyria’daki soylu hanelerin ihtirasları ile Valyria büyülerinin birleşmesinin sonucunda bu soylu hanelerin birbirleri ile münakaşaya girdiğini, bu münakaşa yüzünden ise On Dört Ateş’in lavlarını yenileyip kontrol eden birçok rahibin suikasta uğramasının Kıyamet’i tetiklediğini savunur. Bütün bu söylenenler değerlendirildiğinde kesin olarak söylenecek tek şey, dünyanın daha önceböyle bir felakete şahit olmamış oluşudur. Antik ve heybetli Cumhuriyet-ejderhaların ve eşsiz büyü yeteneği olan büyücülerin vatanı- sadece saatler içinde parçalanıp yerlebir oldu. Yazılanlara göre sekiz yüz kilometre çap içindeki her tepe ortadan ikiye yarılıp havayı kül ve duman ile doldurmuş. Yükselen alevlerin sıcaklığı o kadar yüksekmiş ki, gökyüzündeki ejderhalar bile bu alevler tarafından yutulmuş. Yeryüzünde açılan çatlaklar, tapınakları hatta köyleri bile içine çekmiş. Göller kaynayıp aside dönüşmüş, su pınarları kilometrelerce yukarıya erimiş taşları püskürtmüş, gökyüzündeki kızıl bulutlardan aşağı ejderhacamları yağmış. Kuzey tarafında ise yer yarılıp içine çökmüş, çöken yere ise asitleşen sular dolmuş. Dünya üzerindeki en görkemli şehir bir saniyede, efsaneleşen imparatorluk ise bir günde yerle bir oldu. Uzun Yaz Diyarı toprakları ki bir zamanlar dünyanın en verimli arazisi idi, alazlandı, sulara gömüldü ve kullanılmaz hale geldi. Bu ani yıkımı ise tam bir kaos izledi. Kıyamet yaşanmadan kısa süre önce ejderlordları Valyria’da bir araya gelmişlerdi. Tabi ki bu toplantıya Aenar Targaryen ile çocukları ve ejderhaları katılmamıştı. Targaryenlar dışında, bazı ejderlordlarının da Kıyamet’ten kurtulduğu söylenir. Anlatılanlara göre Tyrosh ve Lys’teki bazı ejderlordları Kıyamet’ten kurtulur ancak yaşanan yıkımın büyüklüğü görüldükten sonra o lordlar ve ejderhaları Özgür Şehir halkı tarafından öldürülür. Qohor tarihinde yazılanlara göre, Aurion isimli bir ejderlordu, Qohorik’teki koloniden asker toplar ve kendini Valyria İmparatoru ilan eder. Kendisi ejderha üzerinde, arkasındaki otuz bin kişilik ordu ise yaya olarak Valyria’dan geriye kalanları ele geçirip imparatorluğu tekrar kurmak için yola çıkar. Ancak o vakitten sonra ne İmparator Aurion’ı ne de ordusunu gören olur. Böylece ejderhaların Essos’taki serüveni sona ermiş olur. Özgür Şehirler arasındaki en güçlü şehir olan Volantis, hızlıca Valyria’dan arta kalan her şeyi sahiplendi. Ejderlordu olmasalar da damarlarında Valyria kanı taşıyan kadın ve erkekler, diğer şehirlere savaşlar açtılar. Fetih ilanı yapan Kaplanlar Volantis’i diğer Özgür Şehirler’le savaşmaya sürükledi. İlk başta büyük başarılar kazandılar. Donanmaları ve orduları Lys ile Myr’i kontrol altına aldı ve Rhoynar’ın güney ucuna kadarki toprakları ele geçirdiler. Bunun üzerine Tyrosh topraklarını da hakimiyetleri altına almaya yeltenmeleri ise bu yeni filizlenen imparatorluğun yıkılmasına neden oldu. Volantis’in bu hızlı genişlemesinden rahatsız olan Pentos, Tyrosh’un yanında savaşa girdi. Bu savaşı fırsat bilen Lys ile Myr isyan etti ve Braavos’un Deniz Lordu, gönderdiği yüz gemi ile Lys’e destek oldu. Ayrıca Westeroslu Fırtına Kralı Kibirli Argilac da altın ve şan sözü ile, Paylaşılamayan Topraklar’a ordusunu sürmüş ve Myr’i geri almak üzere yola çıkan Volantis ordusunu yenmiştir. Savaşın sonuna doğru, gelecekte "Fatih" ünvanı ile tanınacak olan Aegon I Targaryen, genç yaşına rağmen bu çatışmanın içinde yer almıştır. Atalarının gözleri uzun zamandır doğuda olmasına rağmen, küçüklüğünden beri Aegon’un aklında her zaman batı vardı. Ancak, Pentos ve Tyrosh onun huzuruna gelip Volantis’e karşı oluşturulan büyük ittifaka katılmasını teklif ettiklerinde o, günümüzde bile bilinmeyen bir nedenden ötürü bu teklifi kabul etti. Balerion’un sırtına atlayıp doğuya uçtu ve Özgür Şehirler’in üstatları ve Pentos Prensi ile görüştü. Sonrasında ise Balerion ile birlikte Lys’e gidip Özgür Şehirler’i işgale hazırlanan Volantis filosunu ateşe verdi. Bununla birlikte Volantis birçok yenilgi daha aldı. Rhoyne’u kontrol eden Volantis gemileri ile o gemilerin çoğunu yok eden Qohor ve Norvos savaş gemileri, Hançer Gölü’nde savaştı. Ve doğudaki Dothraki Denizi’nden fışkıran Dothraki hordaları, karşılaştıkları her şehri ve köyü yok ederek Volantis’in daha da zayıflamasına neden oldu. En sonunda ise savaştan dolayı servetlerini yitiren birçok barış yanlısı tüccarın biraraya gelerek oluşturduğu "Filler", fetih sevdalısı olan "Kaplanlar"’ı iktidardan indirdi ve bu fetih savaşına son verdi. Aegon Targaryen ise, yazılanlara göre Volantis’in mağlubiyetinde oynadığı kısa rolden sonra doğu ile alakalı bütün ilgisini kaybetmiş. Volantis’in hakimiyetinin sona erdiği düşüncesi ile Ejderkayası’na geri dönen Aegon Targaryen, artık Essos’ta kendisini meşgul edecek savaşların olmadığı bilinci ile gözünü Westeros’a dikti.

Son Olaylar

Taht Oyunları

Daenerys Targaryen, Khal Drogo'nun dokuz kuleli konağına girdiğinde, renkli camlarla Valyria Kıyameti'ni anlatan mozaikleri fark etmiştir.

Kılıçların Fırtınası

Yüksek Valyria dilinde, Valyria Kıyameti'nde ölen iki aşığı anlatan duygusal bir balad, Kral Joffrey Baratheon'un düğününde, Collio Quaynis tarafından söylenmiştir, öte yandan Tyrion'a göre biri erkek biri kadın iki şarkıcı için daha uygun bir şarkıdır.

Kargaların Ziyafeti

Euron Greyjoy sürgün edildiği yıllarda, Valyria'nın korkutucu harabeleri de dahil olmak üzere, tüm dünyayı yağmaladığını iddia etmektedir. Kral şurası sırasında, Euron Greyjoy, onun dışında başka hiçbir adamın yürümeye cesaret edemediği Valyria'nın tüten harabelerinde ejderha borusunu bulduğunu iddia etmektedir.

Ejderhalarla Dans

Meereen'de iken, tacir prens Xaro Xhoan Daxos; Kıyamet, Valyria'yı almadan önce bile ailesinin kasasında bulunan bir duvar halısını Daenerys Targaryen'e hediye eder.

Duvar halısı eski, tozlu ve kocamandı. Güzeldi ve zeminin yarısını kaplıyordu. Denizler mavi ipekten; karalar yeşil ipekten; dağlar siyah ve kahverengidir. Şehirler içi sarı veya gümüş renk yıldızlarla gösterilmekteydi. Duvar halısında Tüten Deniz yoktu; Valyria halen bir yarımadaydı. Astapor, Yunkai ve Meereen, mavi Köle Körfezi'nin yanında gümüş yıldızlardı. Westeros uzakta, haritanın en sonlarındaydı.

Bir gece Selaesori Qhoran, mürettebatın istediğinden fazla, Valyria'nın yakınlarına yelken açmıştı. Tyrion gece havası almak için güverteye çıkmıştı. Yukarıda sadece en parlak yıldızlar görülüyordu, hepsi batıdaydı. Kanlı bir berenin renginde, soluk kırmızı bir ışık kuzeydoğuyu aydınlatmaktaydı. Tyrion bundan önce daha büyük bir ay görmemişti. Canavar gibi ve şişkin, sanki güneyi yutmuş ve ateşle canlanmıştı. Moqorro'ya göre Valyria'da gökyüzü her zaman kırmızıdır. Tyrion belki de On Dört Alev'in ateşlerini bulutlar yansıttığı için böyle olduğunu tahmin etti.

Ralf'ın Demir Donanma gemileri üç büyük fırtınaya kapıldı ve dört iğrenç rüzgarın arasında kaldı. Valyria'dan kül ve kükürt kokan kırmızı rüzgarlar esmektedir, ve siyah rüzgarlar onları harabe olmuş kıyıya karşı sürmüştü.